Uzun zaman sonra yazısı ve Rapsodi Mobilya…

Uzun zamandır yine blog’umu boş bıraktım, biliyorum. Bazı bazı yazmak istiyordum ama vakit bulup da yazamadım. Geçtiğimiz süreçte yine Ar-Ge çalışmalarına devam ettik, yeni teknolojilerin peşine düştük, yeni cihazlar aldık 🙂

İlerleyen günlerde fırsat bulursam yaptığımız Ar-Ge’lerden de bahsetmek istiyorum. Ama şu ara gerçekten canımı sıkan ülkemizdeki insanların yaptığı işe hakkını vermemesi ve bu nedenle benim gibi insanların canının sıkılması ve vakit kaybetmesinden bahsedeceğim.

Geçtiğimiz yıl evimizi taşıdık ve yeni eşya almaya başladık. Tabi bu süreçte birçok yerden alışveriş yaptık. Her zaman olduğu gibi satıcılar satarken herşey tozpembe iken satış sonrası rezillikler diz boyu oldu. Örneğin Rapsodi Mobilya denen bir yerden köşe koltuk aldık. Koltuğu balkona (kapalı cam balkon) almıştık ve balkon kapısının dar olduğundan da satıcıya bahsettiğimde sorun olmadığını söylediler. Sonrasında 4 kişi koltuğu balkona sokamadılar ve sokmaya çalışırken bazı yerlerini yırttılar. Bu arada bu süreç 2 saat sürdü. Sonrasında bu koltuğu balkonda kullanamayınca tekrar aradık ve parası karşılığı söküp içerideki bir odaya almak istediğimizi söyledik ama destek veremeyeceklerini söylediler, üstelik parası karşılığı. Sonra geri döneceklerini söylediler ama her Türk satıcı gibi geri de dönmediler 🙂

Neyse sonrasında tanıdık bir mobilyacıdan rica ettik ve 2 kişi 20 dakikada koltuğu söküp içeri taşıdılar ki bu mobilyacılar koltuğun mekanizmasını bilmiyorlardı. Ama adamlar işinin uzmanıydı. Neyse bu işin özü kesinlikle Rapsodi Mobilya’dan mobilya almayın. Ama asıl sonuç bu değil tabi ki 🙂

Bu olay sonrasında o kadar çok satıcı “tip” ile benzer o kadar olayla karşılaştım ki artık satıcı milletinden tiksinir oldum. Tabi burada genelleme yapmak istemiyorum ama maalesef insanımız o kadar “satıcı” ruhlu olmuş ki gerçekten işini yapan ve yalan söylemeyen insanlara da artık haksızlık ederek tepkili davranıyorum. İşin özü artık ülkemde bir ürünü alırken içten bir şekilde güvenerek alamıyorum.

Öyle ki teknoloji mağazasına gidiyorsun, neredeyse tüm özelliklerini ezbere bildiğin bir cihazı sana bambaşka anlatıyorlar ve kötülemeye çalışıyorlar. İş hayatında da durum çok farklı olmuyor. Tüm detayını bildiğin bir “framework”ü kullanan kişiler sana sanki başka bir “framework” ile iş yapıyormuş gibi anlatıyorlar ve Açık Kaynak kullandıkları kütüphaneleri kendileri yazmış gibi lanse ediyorlar.

Sanırım çok dağınık yazdım, toparlamaya çalışayım hemen 🙂 İşin özü ülkemizdeki işini doğru yapmayan, yalan söyleyen ve bunlardan para kazanan insanlardan artık hiç mi hiç haz duymuyorum. Bu tarz insanlardaki cahil cesaretine anlam veremediğimi de belirtmeden geçemeyeceğim.

Sanırım artık bu tip insanlarla yaşamaya alışmak gerekiyor. Bu tip kendini uyanık zanneden insanlara sadece iş hayatında, alışveriş yerlerinde değil trafikte bile çok kolay rastlayabiliyoruz.

Neyse karamsar bir tablo çizmek de istemiyorum ama son 1 senedir karşılaştığım olaylardan sonra içimden bunları yazmak geldi. Umarım ilerleyen zamanlarda daha pozitif yazılar yazmak dileğiyle…