Mekanrazzi – Mekan Rehberiniz

Uzun zamandır gene sessiz kalan günlüğümü uzun zamandır üzerinde çalıştığım mobil (iPhone/iPad) uygulaması ile canlandırmak istedim. Bir süredir FourSquare‘i telefonumda kullanıyordum ve “crowd-sourcing” olarak adlandırılan insanların kendi çevrelerindeki verileri sisteme girmesine dayanan düzen ile FourSquare’in sağlam bir veritabanı oluşturduğunu gördüm. Zaten daha önceden elimde bulunan 35.000 civarındaki mekan verilerini www.mekanrazzi.com adresinden yayınlamaktaydım ama veriler hem az hem de güncel olmadığı için anlamını kaybetmişti. Bu nedenle aklıma FourSquare API’sini Mekanrazzi üzerinden yayınlamak aklıma geldi. Tabi bunu webden yapmak yerine mobilden yapmanın daha mantıklı olacağını düşünerek öncelikli olarak iOS platformunu tercih ettim.

Yaklaşık 2 aylık bir projenin ürünü olan Mekanrazzi mobil uygulaması ile FourSquare üzerinden kullanıcıların çevresindeki mekanlara ulaşabilir, yol tarifi alabilir, bu mekanlar hakkındaki yorumlar ve fotoğraflara ulaşabilirsiniz. Ayrıca FourSquare üzerinden yapılan “Check-in”lere ulaşarak “Trend” olan mekanları da uygulama aracılığı ile görüp nereye gideceğinize fazla düşünmeden karar verebilirsiniz. Ayrıca uygulamayı kullanmak için FourSquare kullanıcı adına da gerek bulunmamaktadır. Böylelikle bilmediğiniz bir şehre ya da çevreye gittiğinizde etrafınızdaki popüler mekanları görebilir, kullanıcıların yorumlarını okuyup ona göre ne yiyeceğinize ya da nereyi ziyaret edeceğinize rahatça karar verebilirsiniz.

Mobil uygulama iOS platformunda “Universal” olarak tabir edilen hem iPhone hem de iPad ortamında tek isimle App Store’da görücüye çıktı.
Uygulama şu an için aklımda olan bazı özellikleri henüz eklemediğim için FourSquare’in Türkçe versiyonu gibi görünse de ilerleyen zamanlarda yeni özelliklerle kullanıcılara daha fazla imkanlar sunacaktır.

Mekanrazzi web sitesi de yakında mobil uygulamadan gelen veriler ile Türkiye’deki mekanların istatistiğini tutan bir site olarak hizmet verecektir. Şu an için sizlerle sadece ekran görüntülerini paylaşacak olsam da ilerleyen zamanlarda uygulama hakkında farklı haberler duyacaksınız 🙂

Uygulamayı indirmek için : http://itunes.apple.com/tr/app/mekanrazzi/id465263327?mt=8
Ekran görüntüleri :
i-1
i-2
i-3
i-4
i-5

Yeni bir sosyal ağ : Google+

Uzun zamandır blogda yazmaya ara vermiştim. Gerek iş gerekse özel hayatımın yoğunluğu nedeniyle en başta blog olmak üzere bazı şeyleri arka plana atmak durumunda kalıyorum. Aslında bir süre daha yazmayabilirdim ama bugün sabah e-posta kutumda beklemediğim bir gelişme oldu ve Google+’a davet edildim. Malum Google Qualification Programında “Proctor” olarak çalışıyor olunca davetiye mi de unutmamışlar.

Neyse sabah biraz kullandıktan sonra izlenimlerimi paylaşmak istedim. Tabi etrafımda Google+ kullanan fazla olmadığı için tam bir sosyal deneyim demek yanlış olur. Bu arada Google+ davetiyeleri bir süre daha kısıtlı dağıtacakmış. Eğer davetiyeler açılırsa, yorum yazanlara elimden geldiğince dağıtmaya çalışacağım.

Artık Google araç çubuğumda en üst solda “+Alper” butonu çıkıyor. Bu butonla beraber Google Plus’a geçiş yapıyoruz. Açılışta aşağıdaki gibi bir görüntü ile karşılaşıyoruz.

Aslında tasarım olarak Facebook’a çok benzese de onun kadar karmaşık gelmedi bana. Google+’ı 4 ana başlık altında özetleyebiliriz :

  • Çevreler (Circles) : Arkadaşlarınızı topladığınız gruplar olarak düşünülebilir.
  • Konular (Sparks) : Webdeki ilginizi çeken herhangi bir konu ya da konu grubu
  • Video Sohbet (Hangouts) : Arkadaşlarınızla toplu video konferans
  • Mobil (Instant Upload ve Huddle) : Android ile entegre çalışan iletişim kısmı

Görüldüğü üzere Google daha önceki sosyal denemelerinden pay çıkarmış olmalı ki tekrardan böyle bir olaya girdi. Aslında genel olarak Facebook kullanan birisi neden bunu kullansın diyebilirsiniz. İşte o noktada benim düşüncem Konular (Sparks) ve Mobil başlıkları Google+’ı öne çıkaracaktır olacaktır. Google Konular (Sparks) ile kendi uzmanlık alanı olan web aramayı size ilgi alanlarınız dahilinde getiriyor ki bence güzel bir özellik. Ayrıca +1 butonu da Google+’a direk entegre edilmiş durumda. Bu da geleceğin Web’i olarak nitelendirilen Web 3.0 için güzel bir başlangıç gibi duruyor. Artık çöpe dönmeye başlayan webi kişiselleştirmezsek kaybetmemiz çok da uzak değil.

Mobil ise Google’ın Android ile yükselişe geçtiği ve Web 3.0’da adından çok söz ettirecek bir platform ve Google+’da direk olarak buna entegre çalışıyor. Çektiğiniz resimler direk olarak yükleniyor ya da arkadaşlarınız ile anında mobilden mesajlaşabiliyorsunuz.

Aşağıda başka bir ekran görüntüsü görüyorsunuz, yukarıdaki kişi listesinden isimleri dairelerin üstüne bırakarak arkadaş gruplarınızı (circles) oluşturabiliyorsunuz.

Şimdilik anlatacaklarım bu kadar, biraz daha kullanıp deneyimlerimi ileride daha detaylı paylaşacağımı umut etmekteyim.

İlgili video :

Google Maps Sertifikam geldi…

2009 sonunda aldığım Google Maps Kalifiye Geliştirici (Qualified Developer) sertifikam ile yanında Google’ın hediyeleri t-shirt ve rozet hediyeleri geldi. Daha öncesinde sadece webden yayınlanan sertifikam artık hard-copy olarak da elime geçmiş oldu 🙂

Teşekkürler Google 🙂

Flash ve Silverlight güle güle… Hoşgeldin HTML5

Uzun zamandır bu konuda yazmak istiyordum ama bir türlü yoğunluktan fırsat bulamıyordum ama artık zamanın geldiğini düşünüyorum. Eskiden Flash ile ArcIMS tabanlı CBS uygulamaları geliştirdim ve o zaman için de destekledim ama gün geçtikçe tarayıcılar hızlandı ve yetenekleri arttı. Sonra Microsoft Adobe’a ve Flash’a karşı bir hamle ile Silverlight’ı çıkardı. İlk başta güzel olabilir diye düşünsem de plugin istemesi nedeniyle pek yaygınlaşamayacağını düşündüğümden Silverlight’a da pek şans vermedim. Sonra ne oldu Google rakiplerine karşı bir standartı destekledi ve HTML5 ön plana çıkmaya başladı. Tarayıcı işine girerek Chrome’ı çıkarttı. Javascript motoru V8’i yazarak Javascript’e yeni bir yön verdi. Bu destek sonrasında diğer tarayıcılar da sırası ile HTML5’e arka çıkmaya başladılar. Öyle ki Microsoft bile bu rüzgara karşı duramadı ve geçtiğimiz ay çıkarttığı tarayıcısı Internet Explorer’ın 9. versiyonun kısmen de olsa HTML5’e destek verdi. (kısmen olayını başka bir yazıda yazarım 🙂 )

Bu arada iPhone ve iPad ile diğer şirketleri sollayan Apple’da Flash’a ve Silverlight’a karşı HTML5’i destekleyeceğini ve iOS cihazlarda kesinlikle bu pluginleri çalıştırmayacağını söyledi ki sonrasında yeni nesil MacBook’larında Flash öntanımlı olarak bile kurulu gelmemeye başladı. Hatta internette yapılan testlerle Flash çalışmayan MacBook’lar çalışanlara göre 2 saat daha uzun pil ömrü vaadediyordu.

Yıl 2011 olduğunda rekabet daha da hızlandı ve neredeyse tüm tarayıcıların son sürümleri HTML5 desteğine kavuştu. Artık Flash ve Silverlight’ın varlığı sorgulanmaya başlandı ki bu noktada ben de özellikle CBS konusundaki çalışmaları görünce birşeyler yazmak istedim. Daha önceki yazılarımda da belirttiğim üzere burada yazdıklarım benim şahsi görüşlerimi belirtmektedir.

Bilindiği üzere Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) Google Maps’in verdiği ivme ile daha hızlanmış ve teknolojiler Google Maps’i destekler bir hale gelmiştir. Google Maps ile hayatımıza giren kayan haritalar ile masaüstü deneyimine yakın bir ölçüde web harita uygulamaları geliştirilmeye başlandı ve kullanıcılar da gerek lisans gerekse program kurma zahmetinden kurtuldukları için bu yeni nesil web tabanlı CBS uygulamalarını tercih ettiler. Ama bu uygulamalar yukarıda bahsettiğimiz 3 farklı teknoloji ile geliştirilmeye başlandı ve Flash/Silverlight ile geliştirilen uygulamalar son kullanıcılara plugin kurma gerekliliği getirdiler. Bu durum hem uygulamalara zenginlik getirmiş olsa da Türkiye’de özellikle ESRI’nin geliştirdiği standart Flex/Silverlight şablonları ile yapılan birbirine benzer onlarca uygulama ortaya çıktı. Ayrıca Flash birçok bilgisayarda kurulu olsa da Silverlight’in kurulu olmaması insanları kurulum yapmaya zorluyor. Ayrıca halka hitap etmesi gereken belediye kent rehberi gibi uygulamaların da Silverlight benzeri teknolojiler ile geliştirilmesi bana garip geliyor. Hazırlanan uygulamalardaki özelliklerin neredeyse tamamı HTML ve Javascript ile de yapılabiliyorken neden ekstra eklentilere ihtiyaç duyalım.

Gelecek Google ve Apple’in önderliğinde HTML5’e doğru giderken, Microsoft ve Adobe’da bunu görmüşken hala neden eklentili gerektiren uygulamalar geliştiriyoruz? İşte kendimize sormamız gereken soru bu.

İlerleyen günlerde HTML5 ile ilgili yazılara devam etmek dileklerimle.

GMail ve Yapacaklar Listesi (aka todo list)

Bilenler bilir Google hayranıyımdır ve bu durum başta Google Maps ve GMail’den kaynaklanmaktadır. GMail çıktığından bu yana ayrılamaz bir şekilde bağlandım servise. Diğer servislerden çok farklıydı, hızlıydı ve esnekti. Arayüzü sadeydi, belki de bu çekti kendisine beni.

Garip bir şekilde anlattım belki ama gerçekten GMail hayatımın içinde olan bir servis. Hatta telefon rehberim bile GMail üstünde Google Contacts üstünde tutuluyor. Böylelikle telefon değiştirsem bile rehberim değişmiyor, üstelik tüm değişiklikler anında her yerde güncelleniyor.

Neyse bu kadar GMail’i övdükten sonra asıl konuya gelmek istiyorum. Uzun zamandır yapacak listesi için birçok farklı servis denedim. (RememberTheMilk ve Producteev bunlardan bazıları) Ama bir türlü istediğim servisi bulamamıştım. Çünkü GMail’e gelen e-postaları yapacak (to-do) olarak tutuyordum ve kullandığım servislerde bu e-postaları direk ilişkilendiremiyordum.

Dün TechCrunch’da rastladığım bir servis çok ilgili çekti. Tarayıcı extension’ı olarak kullanılan “TaskForce“, hayallerimi gerçekleştirdi desem yeridir. Internet Explorer harici neredeyse tüm tarayıcılarda çalışan uygulama sayesinde GMail’e gelen e-postayı direk olarak yapılacak iş olarak atayabiliyorsunuz ve iş listesinden direk e-postaya ulaşabiliyorsunuz.

Şimdilik benim hoşuma giden uygulamayı da sizlerle paylaşmak istedim. Eğer sizlerin de kullandığı farklı uygulamalar varsa duymak isterim.

Yeni Tabletler ve Nokia-Microsoft Ortaklığı

Uzun zamandır projeler nedeniyle yazmaya vakit bulamıyordum ama İspanya’da düzenlenen Dünya Mobil Kongresi’nde -DMK (Mobile World Congress) açıklanan mobil cihazlardan ve Nokia-Microsoft ortaklığından sonra kısa da olsa yazmaya karar verdim.

Öncelikle Nokia-Microsoft ortaklığından pek birşey çıkmayacağını düşünüyorum. Henüz Window Phone 7 kullanan bir cihaz görmedim ama Microsoft’un daha yol katetmesi gerektiği konusunda çok yazı okudum. Ayrıca Nokia Symbian için bu kadar emek harcadıktan sonra bunu bir kalemde silmesi de hoş değil. Ayrıca geliştiriciler açısından da bakınca emek verdiğin platformun bir anda silinmesi hiç hoş değil. Rekabet her zaman iyidir ve bu birleşme ile Apple (iOS) ve Google (Android) da rahat olamayacaklardır. Tabi bütün bunlar son kullanıcıya yol-su-elektrik olarak geri dönecektir 🙂

Diğer konuya gelirsek, şu an Barcelona’da devam eden Dünya Mobil Kongresi’nde (DMK) birçok üretici yeni mobil cihazlarını çıkardı ve tanıtımını yapıyor. Kongre’ye damgasını ise bence Android vurdu. Çıkan cihazların belki de %90’ını Android temelli akıllı telefon ya da tabletler oluşturuyor. Tabi CES 2011 fuarında Google’ın yayınladığı Android 3.0 (Honeycomb) temelli tabletlerden beklenti büyüktü. CES 2011’de Motorola Xoom adından bir Android tablet duyurmuştu ve ilgileri çekmişti. DMK’da ise diğer üreticiler (Samsung, HTC, ViewSonic, LG, Huawei) 7 inc ve 10.1 inc olmak üzere birçok tableti tanıttılar. Birçoğu gerçekten güzel görünmekteydi ki fiyatlarını duyuncaya kadar. Motorola Xoom için 1199$, LG ise tableti için 999 Avro istemekte. Tabi bu fiyatlar resmi değil ama rakip olarak iPad’ı düşünüyorlar ise kesinlikle yakınına bile gelemeyeceklerdir. Yani yüksek fiyat çekip kalite satıyoruz diyecekleri bir konumda olduklarını düşünmüyorum. Bakalım önümüzdeki günler neler getirecek?

veeee Mac App Store yayında…

Uzun zamandır beklenen mobil taraftaki başarıyı Mac ortamına taşıması planlanan Mac App Store artık yayında 🙂

http://www.apple.com/mac/app-store/ adresinde tanıtımı yapılan Mac App Store Mac ortamında bir sistem güncellemesi ile aktif hale geliyor. Mevcutta 1000 ücretli ve ücretsiz uygulama ile devreye girdiği söylenen App Store’da Apple’ın kendi uygulamalarının yanı sıra diğer uygulamalarda görücüye çıkıyor.

Şu an için ben de bu güncellemeyi bekliyorum, sistemi kullanmaya başlayınca deneyimlerimi buradan tekrar paylaşacağım…

CES 2011 Fuarı başlamadan

Bugün Türkiye’ye göre akşam saatlerinde başlaması beklenen CES 2011 Elektronik Fuarı bu sene hareketli geçeceğe benziyor. Bu sene özellikle tabletler konusunda patlama olacağı söyleniyordu ve 1-2 gündür firmalar yavaş yavaş ürünlerini göstermeye başladı.

İlgi alanım olduğu üzere ben size mobil taraftan ilgimi çeken haberleri ileteceğim. Bugün itibari ile ;

Google Android’in v3’ünü tanıttı. Bu versiyonun daha çok tabletler için olduğunun da altını çizdi.

– Sony Ericsson Xperia Arc telefonunu tanıttı. Bu telefonda videoları izlerseniz gerçekten olmuş dedirtiyor. Sony’deki Bravia Engine teknolojisini de telefonda kullanan firma güzel bir ürün çıkarmış. Ürün Android 2.3 versiyonu ile çalışıyor. Videoları izlemenizi tavsiye ederim.







– Motorola da yeni mobil ürünlerini tanıttı ama bunlardan en fazla beklenen tablet “XOOM” henüz detaylı olarak tanıtılmadı.

Teşekkürler Digiturk, yasaklara yasak eklediğin için…

Uzun zamandır uğraşmak istediğim bir proje için Google App Engine’i kullanmak istiyordum ve sonunda geçen hafta fırsat bulup üzerinde çalışmaya başladım. İlk etapta kendi alan adı olan appspot.com üzerinde çalıştıktan sonra kendi alan adıma taşımaya karar verdim ve 1-2 ayarlamadan sonra oldu diyerek kendi adresimi girdim ve sonuç gelmedi. Sanırım bir yerde yanlış yaptım diyerek uğraşmaya başladım ve 2 gün sonra farkına vardım ki 74.125.95.121 IP’li ghs.l.google.com adresine ulaşılamıyor. Bu adres de benim alan adımı yönlendiren adres olduğu için Google App Engine servislerine ulaşamıyordum.

Biraz araştırmadan sonra farkettim ki Digiturk mahkeme kararı ile bazı IP’lerini kapattırmış. Ama bunu teknik olarak denetleyen her kimse bu IP’lerin Google’a ait olduğunu detaylı araştırmaması sonucu bir nevi ücretsiz hosting çözümü olan Google App Engine Türkiye’den ulaşılamaz olmuş. Uzun zamandır bazı sitelerde aldığım sorunların da nedeni böylelikle belli oldu.

Bu konuyu araştırırken Fizy.com’un MÜYAP tarafından engellenmesi de karşıma çıktı ki bu ülkede başarılı işler yapmak gerçekten imkansız. Siz emek vererek birşey yapmaya çalışıyorsunuz, sonrasında arkasına kanunu alan ve işten hiçbirşey anlamayan kişiler çıkıp sizleri engelliyor. Şimdi hakimlere bir sözüm yok ama sorun Türkiye’de kendini uzman gibi gösteren kişilerde diye düşünüyorum. Çünkü hakimlerimiz uzmanları çağırıp durumu soruyorlar ve onlarda çok bilmiş edalarıyla konuya teşhisi koyuyorlar ve sonra tüm ülkede yasaklar başlıyor.

Şimdi sorarım size Google App Engine üzerinden maç yayını yaptığı iddia edilen site Google App Engine kapatılınca engellendi mi? Tabi ki de hayır. Muhtemelen bu yayını yapan çakallar başka bir hosting üzerinden bu işlerini yapmaya devam edecekler. Peki Digiturk’ün eline ne geçti? Bence kocaman bir sıfır! Peki kendini uzman zanneden, sadece bir “ping” atıp, evet bu IP suçlu diyen kişilerin eline ne geçti? O da büyük bir muamma?

Neyse yeni yılın arifesinde çok sıkıcı şeylerden konuştum ama umarım 2011 herkes için daha güzel olur…

Hepsiburada.com’dan bir daha alışveriş yapmayacağım!!!

Normalde günlüğümde böyle konulara pek yer vermek istemiyorum ama Hepsiburada.com artık bunu haketti diye düşünmekteyim. Geçen hafta, 24.12.2010 tarihinde, bir sipariş verdim ve teslimat süresi kısmında ise 1-3 gün arasında gönderilir, sıkıntı olursa da haber verilir diye yazmaktaydı. Herşey güzel başladı diyebilirim, sonra ürünü hazırlanıyor diye bir mesaj geldi ve sonra beklemeye başladım. Pazartesine kadar ürün bir türlü hazırlanamadı. Sonra ürün paketleme sırasında denildi ve bu e-posta olarak bana gelmedi, bu aşamaları web sitesinden takip ediyordum.

Düne kadar (30.12.2010) paketleme sırasından geçemedi ve ben de sinirlenip müşteri hizmetlerinden bir mesaj gönderdim. Mesajıma 2-3 saat sonra cevap geldi ve ürünün kargoya verildiği söylenildi. Bu noktada aklıma şöyle bir soru geldi : “Acaba ben mesaj yazmasam göndermeyecekler miydi?” Sanırım ben yazmasam nasılsa bu kişi için ürün önemli değil diyerek göndermeyeceklerdi. Bu arada hala kargoyu takip etme sayfasından ürünümle ilgili bilgilere de ulaşamıyorum. Bu konuda da 24 saat içerisinde bilgi verecekleri yazıyordu ama bu da doğru çıkmadı.

3-4 yıl önce Hepsiburada’dan bir telefon almıştım, onda da sorunlar çıkmıştı, sonrasında uzun zamandır kullanmıyordum. Bu kadar büyüdükten sonra düzelmişlerdir diyerek tekrar alışveriş yaptım ve bu da burnumdan geldi. Çünkü hediye olarak sipariş verdiğim bir üründü ve beni çok kötü durumda bıraktı.

Neymiş bundan sonra “www.hepsiburada.com”dan sipariş vermiyormuşuz ve bunu mümkün olan bütün platformlarda paylaşıp insanları bilgilendiriyoruz.

Bu arada bir gün vaktim olursa “Amazon.com” ile olan bir sipariş maceramı yazayım da hizmet neymiş, müşteriye nasıl davranılırmış, müşteri memnuniyeti para kazanmaktan niye daha önemliymiş gibi konuları bizim şirketler okusun ve feyz alsınlar.

Son olarak burada yazdıklarım benim başıma gelenlerdir, başkaları hepsiburada.com’dan memnun olabilirler. Bunlar benim fikirlerim ve herkesin saygı duymasını beklerim…